Meraklısına psikolojiye dair..

Hiç düşündünüz mü bilmem ama ben küçükken çok düşünürdüm mavinin adı neden mavi cumartesiye neden cumartesi demişler vs diye biz her ne kadar büyüsekte çocuk merakımız hiç bitmiyor ve her merak bir bilgidir düşüncesiyle başlangıcı psikoloji adının anlamıyla bu sıcak romantik mitolojik öyküyü anlatmakla başlıyayım.

    Çok eskiden bir kralla üç kızı yaşarmış.Üç kızı da birbirinden güzelmiş ancak Psyche nin güzelliği anlatlmakla bitmezmiş.Öyle ki denilenlere göre Afrodit bile yanında sönük kalırmış. Doğal olarak Tanrıça afrodit nasıl olurda bir ölümlü benden daha güzel olur deyip sinirlenmiş.
Ve biricik oğlu eros (cupid) e gidip psycheyi şimdiye kadar dünyada olabilcek en çirkin varlığa aşık etmesini emretmiş. Erosta kabul etmiş ve tam okunu fırlatıp psycheyi başkasına aşık edicekken kendisi tutulmuş ona. Ardından eros bu ümitsiz aşk için ne yapcağına dair gidip apollona başvurmuş ve bir oyun ayarlamışlar. Apallonun rahipleri psychenin ailesine onu yılana vermeleri gerektiğini kayalıklı bir tepeye tek başına bırakılması gerektiğini söylemişler. Ailesi çok üzülmüş ama ne yapsın. Sonunda kabul etmişler.Kız tepeye çıktığıda tek başınayken bir rüzgar almış onu çok uzak diyarlardaki görkemli bir saraya götürmüş.Orda herkes ona çok iyi davranmış Sonunda akşam psyche yatağa uzandığında yanına birinin yattığını hissetmiş ama okadar karanlıkmış ki kim olduğunu görememiş güzel sözler tatlı laflar fısıldıyormuş yanındaki buyüzden korkunç bir canavar olmasına imkan yoktur diye düşünmüş psyche.Eros kimliğini gizli tutuyormuş çünkü bir ölümlüyle birlikte olduğunu afrodit yada diğer tanrılar öğrenirse onları ayıracaklarmış.bu yüzden psychenin erosu görmemesi gerekiyormuş.Bu şekilde Günleri mutlu mesut geçerken ailesini özlemeye başlamış psyche.Eros görüşmesini istemiyormuş çünkü ayrılmak zorunda kalıcaklarından korkuyormuş ama psyche çok ısrar edince kabul etmiş.tek şartıda psyche nin kardeşlerini dinlememesiydi.Psyche söz verdi ama kardeşleriyle görüştüğünde kardeşleri onun aklını çelmiş neden kocasını göremediğini ne yapıp edip görmesi gerektiği hakkında konuşmuşlar..Akşam olduğunda eros psychenin yanında uyurken psyche bir lamba alıp erosa tutmuş ve karşısında Aşk tanrısının olduğunu görmüş.Ama bu sırada erosda uyanıp Güvenin olmadığı yerde aşkta yaşayamaz demiş ve eros tek kuralının çiğnediği için ordan kaçıp gitmiş ve psycheyi tek başına bırakmış.Günler ve gecelerce erosu aramış psyche.Sonunda erosu bulamasada annesi afroditi bulmuş ve kendini affetirmek için onun yanında çalışmaya başlamış.Afrodit türlü zor görevler işler vermiş ama psyche yılmıyormuş. Birgün Afrodit bir oyun düşünmüş ve biraz güzelliğe ihtiyacı oldğunu söyleyip psycheye bir kutu vermiş gidip tanrıçalardan bu kutuya güzellik toplamasını söylemiş. Psyche tanrıçalardan dönerken merakına yenik düşüp güzelliği görmek istemiş ama kutuyu açtığında sonsuz uykudan başka hiçbirşey olmadığını görmüş.ve  psycheyi bi uyku bastırmış.Bu sırada erosta psycheyi artık affetmiş ve zeustan psycheyle evlenmek için izin almıştı. Sonunda psycheyi bulmuş ve  bir daha ayrılmamak üzere
 Aşk ve Ruh beraber olmuşlar


     Bu hikaye İ.S ikinci yüzyılda yazılmış ve o zamandan beri psyche latince anlamında ruh demektir. Bu hikayenin simgeledikleri Ruh her daim aşkı arar sanmayın ki aşk bildiğimiz fiziksel hertürlü aşktan bahsediyoruz burda ruh sürekli olarak mutluluğun peşindedir diğer simge ise psychenin yani ruhun bilinmeyene karşı olan merakı sürekli olan merakıdır. Öyleki bu hikayede iki kere merakına yenik düşmüştür. Şimdi bu hikayeyi anlattıktan sonra esas konumuza dönersek psychology psikolojinin köken kelimesi latince psyche ruhtan gelmektedir.loji eki ise bir çalışma alanı bilim dallarına verilen kelimedir.yani birleştirirsek ruh bilimi =psikoloji demektir.kelimenin tam anlamıyla karşılığı budur.

Gerçi günümüzde uygun kabul edilen açıklama ise davranış ve bilişsel süreçlerin incelenmesine denilir. Psikoloji incelemelerinin aslında kısa bir geçmişi var desekte ruh inancı ve
davranışlarımıza etkilerinin hissedilmesi antik çağda platona kadar uzanmaktadır.İlk kez hocası sokratesten etkilenerek platon ruhun ölümsüzlüğüne inanmış ve doğurtma yöntemiyle bütün bilgilerimizin içten geldiğinden çevreninde etkisiyle karmaşıklaştığından bahsetmiştir( bu durumda şimdi o dediklerine genetik yada içgüdü diyoruz).Descartes ise dualizim (ikicilik) yaratarak yine madde ve ruhu ayırmıştır ve psikolojinin başlangıcına bir göz kırpmıştır. Platonun öğrencisi olan Aristotle ise on the soul ( ruh üzerine ) adlı eserinde bitkiler ,hayvanlar, ve insanlar diye ruhu üçe bölmüştür ve 19yy. kadar bu akımlar devam etmiştir.Taa ki 1879da ilk psikoloji labratuarını almanya leipzigde kurarak psikolojinin babası olmayı hak eden wilhem wundt ortaya çıkana kadar. Zihnin yapısını inceleyen bu deneysel psikolog Yapısalcılığın (structuralism) kurucusu olarakta bilinmektedir.

 Sesimi dinlemeye devam edin..


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Heuristic

Bilinçaltı beynimizin neresinde?

Davranışları açıklama; Attribution Teorisi , Yükleme Teorisi